Evliliklerde Temel Sorun; Güç Savaşı ( Ayağına bas, evde senin sözün geçsin...)

04:01 Uzm. Klinik Psikolog/Psikoterapist MELTEM OK 0 Yorumlar



İki farklı ailede yetişen iki insanın bir araya geldiğinde uyum problemi yaşaması çok normaldir. Evliliklerde esas olan şey çiftlerin birbirlerini bir kalıba sokmak yerine birbirlerine uyum sağlamalarıdır. İlk etapta bir aşk oyununa benzeyen evlilik, heyecan, tutku, şehvetle birlikte hayatımıza girer ve üzerinden altı ay ila bir sene geçtikten sonra monotonlaşmaya başlar ve birey geçmiş patolojilerini yavaş yavaş yeni ilişkisine aktarmaya başlar. Bu aktarım günden güne partnerler arasında sorunların büyümesine neden olur. Eğer eşler bu durumun farkına varmaz ve güç savaşına girerlerse ilişki içinden çıkılmaz bir hal alır ve akabinde huzursuz evlilik hayatı, aldatma ve aldatılma, uzun süreli depresyon halleri, eşlerden birinin kendini işine vermesi ve varsa çocuğa olumsuz aktarım olarak karşımıza çıkar.
EVLİLİK BİR GÜÇ SAVAŞI DEĞİL, GÜÇLER BİRLİLİĞİ OLMALIDIR...

Evliliğe bir iktidar mücadelesi olarak bakmamak gerekir. Daha evliliğin başlangıcı olan nikah masasında kültürel bir bakış açısı olan “ayağına bas, evde senin sözün geçsin” mantığı evlilik ilişkisini derinden sarsmaktadır.
Evlilikte hakim ve itaatkar olmamalı ve bireyler eşit şartlarda olmalıdır. Evliliğe her zaman kişisel hayatlarımızdan bağımsız bir şekilde ortak bir kumbara gibi bakılmalıdır. Ortak kumbaraya ne kadar çok yatırım yapılırsa, bireyler birbirlerine olabildiğince açık olup kendi çıkarlarından çok ortak çıkarlarını düşünürlerse ortak kumbaradaki para (sevgi, saygı, sadakat) o kadar fazla ve tatminkar olur. Bu sebeple ilişki eşlerin kişisel çıkarlarından farklı ortak bir güçtür.

EVLİLİĞİ ÇIKMAZA SOKAN GÜÇ SAVAŞLARI:
1)      Ekonomik bağımsızlık: Kadınların da sosyal yaşamda rol aldığı günümüzde ekonomik olarak özgürlüğünü ilan eden kadınlar da bir noktada erkekler kadar kendilerini güçlü ve vazgeçilmez hissetmektedirler, bu da ilişkiye olumsuz yansımakta ve dengeleri alt üst etmektedir.

2)      Ailelerin ilişkiye fazlaca dahil edilmesi; Erkeğin ya da kadının ailesine çok düşkün olması ve onlardan bağımsız hareket edememesi evliliklerde bir tehdit olarak gözlenebiliyor. Yeni evlenen çiftin önceliği kendi çekirdek ailesine vermesi evlilikteki bu tarz sorunları en aza indirebiliyor.

3)      Bireylerden herhangi birinin görsel olarak daha çekici ve fark edilir olması; İlişkide eşlerden birinin daha dikkat çekici ve de medyatik olması ve diğer eşin bunu hazmedemiyor olması da evlilik için bir tehdit oluşturuyor. Akabinde gelen kıskançlık, baskı kurmaya çalışma, hareketlerin kısıtlanması da evliliği temelinden sarsıyor.

4)      İlişkide orantısız güç kullanılması; daha çok erkeklerin kadın üzerinde şiddet uygulaması olarak karşımıza çıkıyor.

5)      Erkeğin ya da kadının patolojik bir geçmişe sahip olması ve ağır düzeyde kişilik bozuklukları evliliklerdeki güç savaşlarını tetikliyor.

EVLİLİKLERDE GÜÇ SAVAŞLARININ OLASI SONUÇLARI;

Evliliklerde ortaya çıkan güç savaşlarının sonuçları da oldukça yıkıcı olabiliyor. Eşler birbirlerini hızlı bir şekilde umutsuzluğa, belirsizliğe, mutsuzluğa ve şiddete sevk edebiliyorlar. Bireylerin evliliklerde doyum sağlayamamasının en olası sonuçlarından birincisi çocuk sahibi olma isteği olarak karşımıza çıkıyor. Eşler ilişkideki durağanlığın çıkış noktası olarak çocuk yapma yoluna gidiyor, çocukla birlikte daha da karmaşık hale gelen evlilik ve aile ilişkisi tam anlamıyla çıkmaza giriyor. Bunun yanı sıra artık o ilişkiden etkilen iki kişiye bir de çocuk ekleniyor. Evdeki olumsuz atmosfere tabii tutulan çocuk gelişim dönemlerini olumsuz bir duygusal atmosferde tamamladığı için ilerde bir sürü sorunla karşılaşmaya açık hale geliyor. Gördüğümüz üzere zincir büyüyerek devam ediyor haliyle toplumlar da bu tekrarlardan dolayı yorulup yıpranıyor.

Olumsuz evlilik atmosferinin bir diğer sonucu ise eşlerden birinin ya da ikisinin iş hayatına fazlaca önem vermesi ya da alkol ve ya madde kullanımı olarak gözleniyor. Evliliğinde mutluluğu bulamayan birey dışarıda haz alabileceği geçici çözümlere başvuruyor, bir süre sonra da alışkanlık haline dönüşen bu kullanımlar bireyin hayatını hepten olumsuz etkiliyor.
Evliliklerdeki güç savaşlarından en yıkıcı olanı ise ALDATMA. İlişkilerde doyumun sağlanamaması, eşlerin birbiri üzeride güç kullanmalarının en yıkıcı sonucu bireyin başka biriyle cinsel ya da duygusal birliktelik yaşaması yani aldatma olarak karşımıza çıkıyor. Aldatılan eşin hayata karşı güveni sarsılıyor, uzun süreli depresyon belirtileri gösteriyor ve başka türlü semptomlar halinde karşımıza çıkarak bireyin hayatını tabiri caizse felç edebiliyor. ilişkileriniz çıkmaza girdiği anda bir uzmana başvurmalı ve önlem almalısınız...

0 yorum: